Dell Technologies Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jeff Clarke’tan 2023 öngörüleri
Tüm dünya için inişli çıkışlı bir yıl olan 2022, başımıza gelebilecekleri tahmin edemediğimiz olaylarla doluydu. Bu dönemde değişmeyen tek şey ise kısa vadeli engelleri aşmada ve uzun vadeli fırsatları yakalamada teknolojinin rolü oldu. Peki 2023’te bizi neler bekliyor? Dell Technologies Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Operasyonlardan Sorumlu Eş Başkanı Jeff Clarke, veri çağının yeni beklentilerini karşılamak için teknolojinin nasıl ilerleyeceğine dair öngörülerini paylaştı.
İnsanlığın ilerlemesini sağlayan teknolojik yeniliklerin ivme kazandığını söyleyen Clarke,
“Çoklu bulut ortamına ve uç bilişime doğru genişleyen hiper bağlanabilirlik sayesinde verilerimiz artık her yerde bulunuyor. Basit bir ifadeyle söylemek gerekirse, veriler sadece miktar olarak değil, değer olarak da her geçen gün artıyor. Bu ilerleme ve büyümenin sonucunda öncelikle yeni beklentilerle karşılaşacağız. Teknolojinin hayatlarımızı kolaylaştırmasını ve işlerimizi daha başarılı hâle getirmesini bekliyoruz. Teknolojinin eğitim, sağlık hizmetleri, devlet hizmetleri ve diğer önemli alanlarda ilerlememize yardımcı olmasını bekliyoruz. Sonuç itibarıyla da zorlukların üstesinden gelinmesi için temel teknolojilerin ilerlediğini ve bunlara karşılık gelen kullanıcı deneyimlerinin arttığını göreceğiz” dedi.
BT yöneticilerinin gündeminde 4 ana tema olacak
Clarke, 2023’e doğru ilerlerken, CIO’ların gündeminin üst sıralarında dört ana temanın yer aldığını söyleyerek şöyle detaylandırdı:
Teknoloji, iş deneyimini belirleyecek
Her şeyin her yerden yapılabildiği günümüz ekonomisinde şirketlerin geleceği değişiyor ve bizler hibrit bir dünyaya yönelik tasarımlar yaptığımız sırada çalışan deneyimini, fiziksel çalışma alanlarından ziyade teknolojiler daha fazla belirleyecek. Bu da size, şirketinize ve kültürünüze en uygun olanı tasarlamak için pek çok yeni fırsat sunuyor.
Pandeminin ilk başlarında “her yerden çalışma” yolculuğunun ilk aşaması tamamen “her yerden” kısmıyla ilgiliydi. Yeni ve modern istemcilerin sunduğu mobilite kabiliyetlerini kullanarak işimizi, okulumuzu ve hayatımızı ihtiyacımız olan her yere taşıdık. Bu yolculuğun bir sonraki aşaması ise “çalışma” kısmının daha iyi bir hâle getirilmesiyle ilgili. Doğru araçlara ve ekipmanlara, iş birliği için doğru çalışma alanlarına ve işi daha iyi yapmak için doğru bir kültüre ihtiyacımız var.
Öğrenci olmak doktor, öğretmen, mühendis veya veri bilimcisi olmaktan farklı. Artık doğru istemci kapasitesine, form faktörüne ve en önemlisi çevre birimleri ekosistemine sahip olmanın, uğraşılan işin en iyi şekilde yapılması için gereken ortamı yarattığının farkındayız. Gelişmiş ekran teknolojisine yapılan yatırımların, uzaktan yazılım geliştirmenin etkinliğini önemli ölçüde artırdığını gözlemledik. Ayrıca daha iyi ses ve video özelliklerinin uzaktan öğrenmede önemli bir fark yarattığını gördük. Kişiselleştirilmiş ve optimize edilmiş bir ortam, kullanıcılar açısından gerçek bir farklılaşmaya giden yol olabilir.
Bu nedenle, insanları birbirine ve aynı zamanda önem verdikleri veri, uygulama ve hizmetlere sorunsuz bir şekilde bağlamak için son kullanıcı beklentisinde önemli bir artış olacak. Kültür oluşturmaktan inovasyonu teşvik etmeye ve müşterilere hizmet vermeye varana kadar teknoloji, ilerlemenin merkezinde yer alıyor. Dolayısıyla, kuruluşlar işin geleceğine nasıl yaklaşırsa yaklaşsın, modern iş deneyimini teknoloji belirleyecek.
“Duvarlarla çevrili bahçeler” teknoloji ekosistemlerine dönüşecek
Dünyada teknoloji endüstrisi çok büyük ve her geçen gün daha da büyüyor. İyi olan şu ki, iş fırsatlarının geneline hitap eden inovasyon alanında herhangi bir sıkıntı yok. Ancak buna karşılık, inovasyonun her yeni yönüyle birlikte kuruluşlar yayılım ve karmaşıklıkla baş başa kalıyor.
Örneğin, bulut teknolojisinin ilk zamanlarında çoğu şirket, işlerini hızlandırmak için birden fazla genel, özel, uç ve hatta telekomünikasyon bulutu kullanmaya başladı. Bu “çoklu bulut” aşaması, her bir bulut içinde inovasyona önemli erişim sağlasa da kaçınılmaz olarak silolara ve veri tekrarlarına neden oluyor. Silolaşan bulutlar “duvarlarla çevrili bahçelere” benziyor.
2022’de sektörün gerçek anlamda “çoklu bulut” mimarilerine geçtiğini görmeye başladık. Bunlar, seçtiğiniz bulut teknolojilerinin bilgi işlem hizmetlerini kullanıyor ancak aynı zamanda önemli yetenekleri çoklu bulut ortamında “yatay” hâle getirmeye odaklanıyor. Buna iyi bir örnek, yararlandığınız tüm bulutların erişebileceği ortak bir hizmet olan depolama ve verilerdir. Çoklu bulut uç yetenekleri kullanıma sunuluyor ve siber dayanıklılık ve siber kasa teknolojileri hâlihazırda bulutlardaki yatay yetenekler arasında yer alıyor. Hatta Sıfır Güven’e odaklanmak bile aslında çoklu bulutun güvenlik mimarisinin bir silolar topluluğu değil, ortak bir yatay hizmet olmasını sağlamakla ilgili.
Bir diğer ilginç alan ise telekomünikasyon ağlarımızın dijital dönüşümü. Open RAN gibi kavramların erkenden kullanılmasıyla sanallaştırma, yazılım tanımlı mimariler, açık sistemler ve açık arayüzlerin daha da büyük oranda benimsenmesini bekliyoruz. Dell bunun gerçekleşmesi için doğrudan telekom alanında çalışırken, bir yandan da dolaylı olarak her işletmenin dijital dönüşümü için haberleşme sistemlerimizdeki giderek artan açık erişim ve hızlı inovasyondan faydalanması için çalışıyor.
Hızlanan inovasyonun 2023 yılında, dijital dönüşümünüz için tüm teknoloji ekosisteminin bir platform olarak çalışmasını sağlamaya odaklanmasını bekliyoruz. Ayrıca kuruluşların kendilerine esneklik ve yeniliğe açık erişim sağlayan teknolojiye ve yayılımı otomatik bir çalışma sistemine doğru düzenleyebilecek iş ortaklarına yönelmelerini bekliyoruz.
Ve bunun için iyi bir neden var; tek bir çözüm, platform veya sağlayıcı teknolojinin tüm vaatlerini yerine getiremeyecek. Bu da “kapalı” ekosistemlerin meşhur “duvarlarla çevrili bahçelerinin” çökeceği anlamına geliyor.
Yapay zekâ bir dönüm noktasına ulaşacak
Yıllardır yapay zekânın vaatleri hakkında konuşuyoruz. 2023, yapay zekâ ve makine öğreniminin gerçek dünyadaki kullanımının hızlanmasını beklediğimiz bir yıl. Araçlarımız ve yazılım sistemlerimiz var. Ciddi veri setleri biriktirdik. Ayrıca ekiplerimizin deneylerden gerçek dünya yapay zekâ projelerine geçişleri için hemen hemen her sektörde eğitime de yatırım yaptık.
Dell olarak biz de bu yolculuğa çıktık ve bugün işimizi geliştirmek için yapay zekâ kullanımına odaklanan yaklaşık 1000 projemiz, ürünümüz veya çalışmamız var. Müşterilerimizin de benzer bir yol izlediğini gözlemliyoruz, bunun sonucu olarak da 2023 yılında yapay zekâ ve makine öğreniminin daha gerçek etkilerini görmeye başlayacağız.
Dolayısıyla, bu son derece zorlu iş yükleri için optimize edilmiş daha fazla altyapıya ihtiyacımız olacak. Yapay zekâya güç sağlayan gelişmiş sunucular ve depolama çözümleri bugün müşteriler için bu işi yapıyor ancak 2023 yılında, hızı artırmaya yönelik pazara çok daha çeşitli çip girecek ve performans ve verimlilikte buna bağlı bir artış olacak.
Ayrıca, eğitim/çıkarım faaliyetinin dağıtılabilmesi için bulutlar arasında veri paylaşımını daha kolay hâle getirmemiz gerekiyor. 2025 yılına kadar uçta dağıtılan yapay zekâ iş yükleri için sunucuların yüzde 88’inin çıkarım yapmak için kullanılacağı tahmin ediliyor ve sadece verilerin dağıtımı değil, aynı zamanda bu verilerin yapay zekâ/makine öğrenimi işlenmesi de hâlihazırda devam ediyor.
Yapay zekânın ikinci dalgasını kullanan kuruluşlar, yapay zekâ daha iyi algılayabilir, öğrenebilir ve muhakeme edebilir hâle geldiğinden ve geliştiricilere ve veri bilimcilere uygulamalar ve sonuçlar sunma konusunda daha fazla özgürlük sağladığından önemli bir rekabet avantajı elde edecekler. Kuruluşlar üretkenliği ve verimliliği artırabiliyor, güç ve enerji gereksinimlerini azaltabiliyor ve çoklu bulut ve uç stratejilerini hızlandırabiliyorlar. Sektör olgunlaştıkça, açık kaynak yapay zekâ yaygınlaşıp daha geniş topluluklar tarafından erişilebilir hâle geldikçe yapay zekâ da daha yaygınlaşacak.
Sıfır Güven mimarileri ivme kazanacak
Küresel ekonominin dijital dönüşümü, potansiyel saldırı yüzeylerinin sayısını önemli ölçüde artırıyor. Gerçek bir kurumsal çevre olmaması kuruluşları, verilerinde ve tedarik zincirlerinde ve bu döngünün herhangi bir noktasında daha büyük risk altında bırakıyor. Günümüzde çoğu kuruluş için bir numaralı tehdit olmaya devam eden fidye yazılımı saldırıları, her 11 saniyede bir meydana geliyor ve olay başına 13 milyon dolara mal oluyor.
Güvenlik stratejilerini dönüştüren pek çok küresel müşterimiz, ortamlarının güvenliğini daha iyi sağlamak için Sıfır Güven mimari modelini araştırıyor. Sıfır Güven yaklaşımının üç ana prensibi olarak değerlendirilen “her şey için evrensel ve sürekli kimlik doğrulama”, “sağlam ve güvenilir politika odaklı davranış” ve “derinlemesine entegre tehdit yönetimi” elde edilmesi o kadar da zor şeyler değil.
Asıl zorluk, sektörün ve teknolojinin mevcut durumunun Sıfır Güven modelinin tasarım ve entegrasyonunu çoğu müşteri için çok karmaşık hâle getirmesi. Bizim işimiz ise bu yükü hafifletmek ve süreci basitleştirmek. Bu süreç, kuruluşun mevcut durumunun değerlendirilmesini ve siber güvenlik programlarını olgunlaştırmak ve Sıfır Güven’e uyum sağlamak için eyleme geçirilebilir içgörüler sunulmasını içeriyor. Yol haritalarının sürekli geliştirilmesi, en iyi uygulamalar ve standardizasyon yoluyla, bunun benimsenmesini çok daha hızlı ve kolay hâle getirebiliyoruz. Sıfır Güven günün sonunda, her şeyin birbirine bağlı olduğu önemli ölçüde dağıtılmış çoklu bulut dünyasında yeni bir veri güvenliği ve güvenilirlik düzeyinin temeli hâline gelecek.
Bu kısa liste, önümüzdeki yıla dair için aklımdan geçirdiklerim ancak 2022’nin bize öğrettiği bir şey varsa o da geleceği tahmin etmenin ne kadar zor olduğu. Hiç şüphe yok ki 2023 yılı bilinmeyenlerle ve sürprizlerle dolu olacak. Bir teknoloji iyimseri olarak, inovasyonun inanılmaz derecede ilerleme kaydedeceğinden eminim ve önümüzdeki yıl bizi bekleyenler için heyecanlıyım.