Evden Çalışma Döneminde Dijital Mobbing Şikayetleri Artış Gösterdi
Pandemi döneminde evden çalışma yapan işyerlerinde iş yapış biçiminde köklü bir değişim gözlenmekte. Evden çalışma döneminde mesai saatlerinin arttığını ve iş yükünün çoğaldığı şeklinde değerlendirmeler yapılırken, bu dönemde iş yerlerinde ve evden çalışma sisteminde dijital mobbing şikayetleri de gözle görülür şekilde artıyor. Etik ve İtibar Derneği TEİD Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Kemal Altuğ Özgün, evden çalışma yararları olduğu kadar eğer kurallar dengeli düzenlenmezse sonu çalışan aleyhine ciddi psikolojik taciz etkisine yol açacak bir ortam yaratabilir” dedi.
Mobbing, psikolojik şiddet, taciz, rahatsız etme anlamlarına gelen ve günümüzde; cinsiyet, yaş, tecrübe, eğitim, hiyerarşi vb. farklar gözetmeksizin, tüm kültürlerde ve tüm iş kollarında ortaya çıkan bir davranış biçimi. Etik ve İtibar Derneği TEİD Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Kemal Altuğ Özgün’e göre, Mobbing’e maruz kalan çalışan çoğu zaman psikolojik açıdan ciddi zarar görüyor ve Türkiye’de Türk Borçlar Kanunu’nda yapılan değişiklik ile Mobbing mağdurlarının açtığı emsal davalar ve konu hakkında yürütülen farkındalık çalışmaları ile Mobbing günden güne dikkat çekiyor.
Pandemi döneminden özellikle masa başı çalışma yapan çalışanlar için işverenlerin evden çalışma modeline geçtiğini gördük. Bu modeli kimi şirketler tamamen evden çalışma olarak uygularken kimileri ise kısmi süreli evden çalışma olarak benimsediler.
İlk başlarda evden çalışmanın ev ve iş arası trafiğe ayrılan süreden tasarruf ve sağlık açısından daha korunaklı olması nedeniyle çalışanlar tarafından da hoş karşılandığını belirten Özgün, zaman içinde özellikle “iş ve özel yaşam dengesinin” kaybolduğunu, özellikle beyaz yakalı çalışanların mesai saatlerinin belirsizleştiğini, çevrimiçi yapılan toplantıların arttığını, yöneticiler ve çalışanlar arasında iletişim kalitesinin ise azaldığını belirtti.
Evden çalışma döneminde işverenlerin çalışanlar üzerinde uyguladığı denetim haklarını kullanmasının tartışmalı bir boyuta geldiğini aktaran Özgün, işverenlerin ofisten çalışmaya göre daha zorlayıcı şekilde ve çalışanların işe ne kadar zaman ayırdığına ilişkin denetimlerde bulunduğunu aktardı.
Söz konusu denetimlerin; kimi zaman iş saatleri boyunca bilgisayar kamerasının sürekli açık tutulması, evden çalışma yapan çalışanların toplantılara evlerinin belli bölümünden katılmaya zorlanması, öğle tatili uygulamasının ortadan kalkması ve çalışanın gün içinde sürekli bilgisayar başında ve uygun olmasının beklenmesi, hatta özel bilgisayar programları kullanarak çalışanların bilgisayar hareketlerinin izlenmesi, bilgisayar kamerasından görüntü alınması gibi farklı şekillerde uygulandığını söyledi.
Denetimler Hukuk, Etik ve İnsan Kaynakları Boyutlarıyla Ele Alınmalı
Söz konusu denetimlerin ilk bakışta İş Kanununda yer alan işverenin denetim hakkı kapsamında görüldüğünü ancak dengeli bir şekilde uygulanmazsa çalışanlarda psikolojik zorlamalara yol açabileceğini söyleyen Özgün; bu denetimlerin tasarlanmasında mutlaka hukuk, etik ve insan kaynakları boyutları ele alınmalı, zira özel hayatın gizliliği, kişisel verilerin korunması, çalışanın özel hayatına ve dinlenme hakkına saygı duyulmaması; çalışanın kendine güvensizliğinin hissedildiği durumda ofis çalışmasında olmadığı kadar baskı altında olması ve hukuka aykırı uygulamalar gibi sonuçlar doğurabileceğini bunlar sonucunda da çalışanların; “dijital mobbing’e uğradıkları” yönünde şikayetlerin ve işten ayrılmaların artacağını veya işine devam eden çalışanlarda iş verimliliğinin düşebileceğini söyledi.
Özgün, çözüm olarak işverenlerin zaman bazlı değil sonuç bazlı performans sistemlerine geçmeyi değerlendirmeleri, mesai saatleri dışında toplantı, telefon, e-posta iletişimlerinin önünde geçilmesi; çalışanın evden çalışma durumunda kişisel alanlarına ve özel hayatına saygı duyulması, şirketlerde bazı günler “toplantısız gün” uygulamasının hayata geçebileceği, yöneticilere evden çalışma yapan çalışanları yönetme hakkında koçluk verilmesi opsiyonları değerlendirilmelidir dedi.
Yöneticiler Etkin İletişimler Kurmalı
Özgün; bir davranış teknik anlamda mobbing kavramına girsin veya girmesin, yönetici konumundaki kişi davranışlarını kontrol etmeye ve etkilerini tartmaya mecburdur. Çalışanın psikolojisini en çok etkileyen hususlardan biri anlaşılmadığını hissetmesi ve yöneticilerin empati yoksunluğudur. Dolayısıyla evden çalışma döneminde zorlanan, belirsizlik ve güvensizlik hisseden çalışanların “yok sayıldığını hissetmesi” ortak bir şikayet olarak göze çarpmaktadır. İnsani haklarına saygı duyulmadığını hisseden ve sürekli dijital olarak denetlenen çalışanlar mobbing’e maruz kaldığını düşünebilir. İşte tam da bu noktada duygularını yok saymayan ve duygunun yol açtığı davranışı yönetmek için yol gösteren biriyle konuşabilmek; kişiyi hayata bağlar ve mücadele etmenin farklı yollarına odaklanmayı başarabilir. Dolayısıyla yöneticilerin ve insan kaynaklarının tecrübesi ve konuya yaklaşımı büyük önem arz eder.
Mobbing ve benzeri durumlarla mücadele için şirketlerde farkındalık eğitimleri verilmesi ve çalışanlarla etkili iletişim kurulması için farklı yöntemler denenmesi gerektiğini ifade eden Özgün; çalışanların endişeleri karanlıkta bırakılmamalı ve tüm iletişim kanalları açık tutulmalıdır. Şirketlerde şeffaf bir dile getirme kültürü olması veya bu kültürün yaratılması önemlidir. Etik & Uyum Departmanı, Hukuk ve İnsan Kaynakları gibi departmanların şirket üst yönetimi ile beraber koruyucusu olacağı bu dile getirme kültürü ile şirkette çalışanların başlarına gelen olumsuz olayları ve uygunsuz durumları rahatça dile getirecekleri bir mekanizma kurulması çalışan bağlılığı ve sürdürülebilir şirket kültürü açısından kritik düzeyde önemlidir.” şeklinde görüşlerini dile getirdi.