HİDROJENDEN ELDE EDİLEN YAKITLA TEMİZ VE UCUZ ULAŞIM ÇOK YAKINDA
Yakıt Hücresi Teknolojisi, Hidrojenden Elde Edilen Yakıt Giderek Yaygınlaşıyor.
Otomotiv endüstrisinde zaman içinde fosil yakıtların yerini alması için geliştirilen hibrit ve elektrikli araçlar konusundaki çalışmalar yoğun olarak sürerken, bunlara önemli alternatiflerden biri de yakıt hücresi teknolojisi olmasına kesin gözüyle bakılıyor. İlk kez 2009 yılında geliştirilmeye başlanan hidrojen yakıt hücreli araçlar ile ilgili araştırmalar bütün hızıyla devam ediyor ve birçok ülke 2020’li yıllardan itibaren bu teknolojiye sahip araçların ulaşım başta olmak üzere her alanda kullanmaya başlamak için alt yapılarını da oluşturuyorlar.
Geleceğin teknolojisi olarak görülen ve fosil yakıtların yerini alacak teknolojilerden biri olması beklenen yakıt hücresi teknolojisi, hidrojen kaynağından elektrik üretimini gerçekleştiriyor. Genel olarak doğalgazdan üretilen hidrojen, ayrıca CO2 salınım oranı az olan rüzgar, çöp, kanalizasyon çamuru ve sudan da üretilebiliyor.
Toyota Bu Konuda Öncü – Yakıt Hücresi Teknolojisi – Toyota Mirai !
Toyota, sadece su buharı salımı yapan yakıt hücresi teknolojisine sahip araçları ile temiz ve sürdürebilir çevreci otomobiller üretme konusundaki öncü rolünü de devam ettiriyor. Geleceğin enerji kaynakları arasında gösterilen hidrojeni yakıt olarak kullanan bu araçlar “0” CO2 salımı ile dikkat çekerken, konforu, sürüş keyfi, 3 ila 5 dakika arasında doldurabilen deposu ile birlikte geleneksel motorların ulaştığı menzil ve hızı da sunuyor.
Otomobillerde petrol ve petrol türevlerine dayalı yakıtlı araç teknolojilerinin yanında, devrim niteliğindeki ilk seri üretim hibrit otomobilini 1997 yılında piyasaya çıkaran Toyota, 2014 yılından itibaren de başta Japonya olmak üzere hidrojen yakıtlı Mirai’yi de sunarak bir ilki gerçekleştirmişti. Toyota, Mirai’nin ardından, Japonya’daki fabrikasında yakıt hücreli forkliftlerle emisyon oranlarını düşürmüş, Hino ile birlikte de otobüs üretimini gerçekleştirmişti. Toyota son olarak da Yakıt Hücreli Kamyon ve Yakıt Hücresiyle çalışan jeneratörlerini tanıttı.
Mirai’nin 2015 yılında Alman “Germany’s Center of Automotive Management” kurumu tarafından otomotiv endüstrisinde son 10 yılda; 100 çığır açan otomotiv inovasyonu değerlendirilmesinde ilk sırayı alması da yakıt hücresi teknolojisinin önemini ve büyük ilgi ile karşılandığını gözler önüne seriyor.
3 Kat Daha Verimli Motorlar
Halen Japonya, ABD, İngiltere, Danimarka, Almanya, Belçika ve Norveç’te satışta bulunan hidrojen yakıt hücreli araçların öncüsü Mirai’nin yakın gelecekte Avrupa’nın diğer ülkelerinde de satışa sunulması bekleniyor. Mirai’nin 2017’de 3 bin adet satış hedefi bulunuyor. Toyota, 2020’de bu rakamın yıllık 30 bin olacağını tahmin ediyor. Norveç 2025 yılına kadar 50 bin yakıt hücreli otomobil satmayı planlıyor.
Çevreci özellikleri ve sürüş keyifleriyle dikkat çeken hidrojen yakıt hücreli otomobillerin güç üniteleri de yüksek enerji verimlilik sunuyor. İçten yanmalı motorlarda verimlilik yüzde 20 civarında gerçekleşirken, hidrojen yakıt hücreli araçlarda yüzde 40-60 arasında verimlilik elde ediliyor. Bunun yanında ayrıca Toyota Mobilite Vakfı, CO2 salımı olmayan hidrojen teknolojilerine; hidrojen maliyetini azaltan ve 2030’da pratik sonuçlar doğurma potansiyeli olan sistemlerin geliştirilmesine de destek veriyor.
Dolum İstasyonlarının Sayısı Artıyor
Hidrojen dolum istasyonlarının kurulmasının maliyeti büyüklüğü ve konumuna göre 300 bin – 2 milyon Euro arasında değişiyor. Her geçen gün artan yakıt istasyonlarının sayısı ile birlikte kurulum maliyetleri de her geçen gün aşağıya doğru bir seyir izliyor. Tüm dünyada 2016’da açılan 92 istasyonla birlikte toplam dolum istasyonu sayısı 274 adete ulaşmış durumda. Bu istasyonların 68’i Batı Avrupa’da bulunuyor. Almanya’da 2020’de 100, Kore’de 160, İngiltere’de 65 yakıt hücresi dolum istasyonu kurulması planlanıyor. Ayrıca, 2020 yılına kadar Norveç’te 20 kamu hidrojen istasyonları açılması da planlanıyor.
Çevreci ve sürdürülebilir ulaşım için vizyonunu geliştirdiği yeni teknolojiler ile ortaya koyan Toyota; enerji devriminde “öncü” rolünü devam etme kararlılığını da gösteriyor.